Çemişgezek

Çemişgezek

Çemişgezek, Tunceli’nin güneybatı kısmında bulunan bir ilçedir. 117 kilometrelik mesafeyle Tunceli’ye en uzak ilçe konumundadır. Tunç Çağı’na ait bulgulara da rastlanan Çemişgezek, tarihi bir yerleşim merkezidir. Osmanlı döneminde de bölgenin önemli merkezlerinden biri konumundadır. İlk belediye teşkilatının 1881’de kurulması da bunu göstermektedir. Bizans İmparatoru John I Tzimisces (M.S. 969-976)’in Çemişgezek doğumlu olduğu, İmparator olduktan sonra Çemişgezek’i bölgenin merkezi haline dönüştürdüğü ve Çemişgezek adının Tzimisces’in Kenti anlamına geldiği rivayet edilmektedir. Çemişgezek adının nereden geldiğine ilişkin Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde şöyle yazmaktadır: “Buradan kalkarak (Sağman) Çemişgezek Kalesine geldik. Cemşid’in bir gulamı kaçıp bu sa’b diyarlara kaçarak Kaarun gibi paraya malik olup Cemşid korkusundan bu kaleyi inşa ettiğinden ‘Çemşid Kenzek’den galat olarak ‘Çemişkezek’ denmiştir. Sonra nice hükümdar eline girmiştir. Sonunda Selim Hana ahalisi itaat eylemiştir.” Deniz seviyesinden yüksekliği 953 metre olan Çemişgezek, kuzeyinde Ovacık, doğusunda Hozat, kuzeybatısında Erzincan ile komşudur. İlçenin güneyi ve güneybatısı Keban Baraj Gölü ile çevrilidir. Tunceli ile olan ulaşımı Pertek üzerinden karayolu ile sağlanır. Ancak ticari ve sosyal yaşamı çoğunlukla daha yakın olan Elazığ ile ilişkilidir. Elazığ’a ulaşım Keban Barajı üzerinden feribotlarla sağlanmaktadır. Çemişgezek, tarihi eserler bakımından Tunceli’nin en zengin ilçesidir. Bunların başında halen Keban Baraj Gölü altında kalan Yeni Köy Höyüğü, İn Delikleri (Derviş Hücreleri), Yelmaniye Camisi, Uzun Hasan Türbesi, Hamam-ı Atik, Aşağı Köprü, Ferruh Şad Bey Türbesi, Çemişgezek Kalesi ve Hamidiye Medresesi gelmektedir. Çemişgezek’in dutu ve duttan yapılan pekmez ve pestili ünlüdür.

Doğal Güzellikleri:

Tahar Vadisi:

Tahar Vadisi, Kırklar Dağının batı yamaçlarından batıya ve güneye yönelerek Keban Baraj Gölü’ne açılmaktadır. Diğer vadiler kadar dar ve dik değildir. Çemişgezek yöresinde yer yer genişlediği kesimlerde, akarsu yatağının iki yanında sıra sıra bükler oluşmuştur. Tahar Vadisi bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Çay kenarlarında çok çeşitli ağaç türlerinin oluşturduğu doğal bitki örtüsü, piknik yapmak ve kamp kurmak için elverişlidir.

Tahar Çayı:

Tahar Çayı, Kırklar Dağı’ndan doğup, Kırklar Çayı’ndan beslenmektedir. Çemişgezek’in batısından geçerek Keban Baraj Gölü’ne dökülmektedir. Diğer çaylardan farklı olarak beslenme noktaları zayıftır. Taşıdığı su miktarının artıp azalması, kaynak sularının gücüne ve yağışlarına bağlıdır. Çayın genişlediği ve suyun durgunlaştığı kesimlerde yaz aylarında yüzülebilmektedir.

İn Delikleri (Derviş Hücreleri):

Çemişgezek’in batısındaki Tahar Çayı Vadisi’ndedir. Vadiden yukarıya doğru uzanan sarp kalker kayalarına konut amaçlı oyulduğu sanılmaktadır. İn Delikleri, üç kat halinde sıralı odalar ve bu odaları aydınlatan büyük pencereler ile uzun koridorlardan oluşmaktadır. Deliklerinin incelenmesinde bu mağaraların yapıldıkları dönemde bölgede yaşayan insanların barınma ihtiyaçlarını karşıladığı kolaylıkla anlaşılır. Kayalara oyulan ev ve odaların yanı sıra kayaların arasından sızan suların toplandığı sarnıçlar ve daha yüksekteki odalara çıkmak için kayalardan merdivenler ve galeriler yapıldığı görülmektedir. Ayrıca zirai hasılatın muhafaza edildiği bölmeler de yapılmıştır. İn Delikleri’nin bugünkü sayısı yaklaşık 20 civarındadır. Yumuşak olan kayaların kopmasıyla bir kısmının yok olduğu düşünülmektedir. Odaların duvarlarında murç ve çekiç izleri, taşçı taraklarının izleri açıkça belli olmaktadır. Ancak duvarlarda herhangi bir yazıya ve freske rastlanmamaktadır. Yıllarca süren ilgisizliğin yol açtığı yıkıma rağmen 250 m. yüksekliğindeki sarp kayalara oyulmuş bu odaların rasgele değil matematiksel ölçülere göre oyulduğu rahatlıkla anlaşılır. Çünkü odalarda 2.5 metre genişlik ve 1.7 metre derinlik ölçüleri esas alınmıştır. Uzaktan bakıldığında tren kompartımanlarını andıran İn Delikleri iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısma dışarıdan merdivenle çıkılır. Odaları, havuzu ve bir de penceresi bulunmaktadır. Bu havuzun içinde su mevcut olup derinliği 1.37 santimetredir. Kayalardan sızıp burada biriken bu su eksilmeden kalmaktadır. İkinci kısım çok dar olup ilk olarak bir bekleme yerine rastlanır. Burası geçildikten sonra merdivenlerle uzun bir koridora çıkılır. Koridorun sağında ışık için pencereler, bu pencerelerin tam karşılarında da oda kapıları yer alır. Bu odaların bir kısmı düz tavanlı, bir kısmı ise tonoz şeklindedir. Bu odaların en üstünde daha güç çıkılabilen diğerlerine göre daha genişçe tek bir oda vardır ki bu oda “Bey Odası” olarak adlandırılmaktadır.

Kaleler:

Çemişgezek Kalesi:

Çemişgezek ilçe merkezinin batısında Tahar Çayı kenarında bir tepe üzerinde yapılan kalenin bir duvarından küçük bir kısım günümüze kadar kalmıştır. Kesme ve moloz taştan yapılan kalenin ne zaman inşa edildiği bilinmemektedir. Bizans İmparatoru İoannes Tzimitshes’in doğum yeri olduğu için ilçenin adında olduğu gibi Kale de adını buradan almaktadır. Kale, tarih boyunca birçok kez kuşatılmış, kent ve kale uzun kanlı savaşlara sahne olmuştur. 1474 yılında Memlükler, uzun bir savaştan sonra kaleyi ele geçirerek halkını esir almışlar ve beraberinde götürmüşlerdir.

Camiler:

Ulukale Camii:

Ulukale Camii, Çemişgezek’in Ulukale köyündedir. Evler arasına sıkışmış caminin yapımında, moloz taş kullanılmıştır. Cami, 1793’te, Diyarbakır Valisi Yusuf Paşa tarafından yaptırılmıştır. Giriş kapısı ortada değildir. Caminin girişi, 19. yüzyılda eklenen beş bölümlü, yuvarlak kemerli ve tonoz örtülü son cemaat yerindendir. Ana mekan ayaklarla, enine dört nef’e bölünmüştür. İçi de, dışı da yalın olan cami, düz dam şeklindedir. 1994’de çıkan yangınla tamamen tahrip olan caminin geriye sadece taş mihrabı kalmıştır.

Süleymaniye Camii:

Çemişgezek’in Kale Mahallesi’ndedir. Çemişgezek’teki tarihi eserler arasında en büyük yapı niteliğindedir. Caminin kitabesi yoktur. Bu nedenle ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmez. Cami, Büyük Selçuklularla Artuklulara kadar uzanan tarihsel dönemin mimari tarzını yansıtmaktadır. Yörede 15 ve 16. Yüzyıldan itibaren Türkmen Beylerinin etkinliğinin arttığı düşünülürse, caminin de bu dönemde inşa edildiği düşü

nülmektedir. Kapısı orijinal olan caminin tek şerefeli ve oldukça geniş çaplı olan minaresi tek parça tuğladan inşa edilmiştir. Cami, bir bahçenin içindedir. Gene de etrafını saran evler nedeniyle görünmez haldedir. Giriş kapısı, kuzeye açılmaktadır ve kenarları kesme taşlardan yapılmıştır. Yedi basamakla inilir. Sekizgen taş sütun üzerine konan sivri kemerli bir portala sahiptir. Camiin dış duvarları, şekilsiz taşlardan yapılmıştır. Kıble duvarında dışa açılmayı önlemek için dört adet destek ayağı yapılmıştır. Cami, 18. Yüzyılda, yeniden yapılmış gibi onarıldığı için orijinalliğini yitirmiş bulunmaktadır.

Yelmaniye Camii:

Yelmaniye Camii, Çemişgezek’in Tepebaşı Mahallesi’ndedir. Timur’un Anadolu’ya girdiği yıllarda Tacüddin Yelman adında bir Türkmen Beyi tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Yapım dönemi, 14. yüzyılın başıdır. Yelmaniye Camii, onarımlar ve değişiklikler görmüştür. Caminin güney kısmında uzanan temel kalıntıları, birden fazla yapının olduğunu göstermektedir. Eğimli bir alanda kesme taştan yapılan caminin batı tarafında eyvan biçiminde bir taç kapı bulunmaktadır. Bu kapı, orijinal halini korumaktadır. Özenli taş işçiliği ve boyutlarıyla anıtsal bir görünümü olan girişte geometrik bezemeli kuşaklar bulunmaktadır. Bu geometrik bezemeli sekizgen sütunlar, kapının açılmasıyla, kendi ekseni etrafında dönmektedirler. Cami tek kubbeli olup minaresi yoktur. Mihrabın etrafı yeşil çinilerle süslüdür. Çini ile taşın bir arada kullanılarak süslenen göz alıcı mihrabın yanındaki minber yalındır. Yelmaniye Camisi, Selçuklu ve Osmanlı mimari tarzları arasında bir geçiş yapısı niteliğindedir. Sonradan cami olarak kullanıldığından Medrese Camii olarak da bilinmektedir.

 

Türbeler:

Ferruh-Şad Bey Türbesi:

Çemişgezek’in Ulukale köyü yakınındaki tarlaların arasında kalmıştır. Kesme, moloz taş ve tuğladan yapılan türbe, kubbe kaplaması dışında oldukça sağlamdır. Kapısındaki Arapça yazıttan, 1551’de Emir Ferruh Şad Bey için yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yapı altta mumyalık, üstte mescit bölümüyle Selçuklu türbe geleneğini taşımaktadır. Sivri kemer içindeki giriş kapısının karşısında mihrap bulunmaktadır. Çevresinde bazı tarihi eser kalıntıları ve mezar taşlarına rastlanmaktadır. Türbe kesme taştan sekizgen planlı olarak yapılmış, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin gövde kısmının altında, ortasında ve üzerinde kırmızı kesme taşlardan üç sıra halinde şerit yapılmış ve böylece cephe hareketli bir görünüm kazanmıştır. Giriş kapısı ile iki yandaki pencerelerin üzeri hafif sivri kemerlidir. Kemerlerin içerisindeki pencereler düz taş hatıllıdır. Türbenin altında mumyalık kısmı bulunmaktadır.

Uzun Hasan Türbesi:

Çemişgezek’in girişindeki Tekya denilen mevkide, yeşil bahçenin içinde, küçük bir türbedir. İki katlı kesme taştan yapılan Türbe, blok bir kaya üzerine inşa edilmiş, sekizgen planlı bir yapıdır. İçten ve dıştan piramit çatı ile örtülmüştür. Birkaç kez restore edilmiştir. Halk arasında Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın türbesi olduğu sanılsa da, kitabesindeki bilgilere göre aslında türbenin 1572 yılında Behlülbey oğlu Şah Bey ve iki oğlu için yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim döneminde Çemişgezek Beylerinden olan zatın vücudunun uzun olmasından ötürü halk arasında Uzun Hasan adıyla anılmasına neden olmuştur. Burada yatan zatın, Alâaddin Davut Şah’ın oğlu Emir Şeyh Hasan olduğu da söylenir. Vücudunun çürümediği ve boyunun 2,5 m. olduğu söylenen bu kişinin, Şah İsmail ile işbirliği yaptığı gerekçesiyle Yavuz tarafından idam edilen Çemişgezek beyi Hacı Rüstem’in dedesi olduğu da rivayet edilir. Türbe iki katlı olup alt katta cenazelik vardır. Selçuklu mimari tarzını yansıtan seçkin bir yapıdır. Türbenin alt katı oldukça alçak ve kapısı da girilemeyecek kadar dardır. Mezarı gösterecek hiçbir alâmetin olmadığı gibi bölümün, kuzeye açılan kapısından buraya bir cenazenin sokulup defnedilmesi de imkânsızdır. Duruma bakılırsa cenaze, yapıdan önce kaya mezara defnedilmiş ve sonradan da bu türbe yapılmıştır.

Medrese, Hamam ve Köprüler:

Hamidiye Medresesi:

Çemişgezek’te bulunan Hamidiye Medresesi’nin kitabesinde, 1861-1862 yıllarında, Sultan II. Abdülhamit zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bazı kaynaklar, Medresenin temellerinin Selçuklu dönemine ait olduğu yazılmıştır. Ayrıca Başbakanlık arşivinde bulunan 1526 tarihli bir belgede Süleyman Bey Medresesi ismi ile bir yapıdan söz edilmekte olup, bu yapı günümüze gelememiştir. Büyük olasılıkla Hamidiye Medresesi bu medresenin üzerine yapılmıştır.

Medrese kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Avlu etrafında medrese odaları sıralanmıştır. Odaların dışa açılan pencereleri yuvarlak kemerlidir. Sonraki dönemlerde medresenin üzerine ikinci bir kat eklenmiştir. Her iki kat arasındaki mimari uyumsuzluklar ve dönem farkı da açıkça görülmektedir. Cumhuriyet döneminde bir süre Adliye binası olarak kullanılan Hamidiye Medresesi, halen konut olarak kullanılmaktadır.

Hamam-ı Atik (Eski Hamam):

Hamam-ı Atik olarak bilinen Eski Hamam, Tunceli’nin Çemişgezek ilçesindedir. Çarşıda bulunan Hamam-ı Atik’in giriş kapısı üzerinde biri Türkçe, diğeri de Arapça olmak üzere iki kitabe bulunmaktadır. Arapça olan kitabede Uzun Hasan’ın oğlu Yakup Bahadır Han’ın isminden bahsedilmektedir. Ancak onun tarafından yaptırılıp yaptırılmadığı belirtilmemiştir. Gene de, Çemişgezek’te uzun süre egemen olmuş Akkoyunlular döneminden kaldığı sanılan tek yapıdır. Türkçe kitabede ise Hacı Ali Ağa tarafından 1762– 1763 yılında onarıldığı yazılıdır. Bu bilgilere göre Hamam-ı Atik, 15. yüzyılda yapılmış ve 18. yüzyılda da onarılmıştır. Akkoyunlu döneminde yapıldığı sanılan Hamam, kesme ve moloz taştan yapılmış yer yer de tuğlalar kullanılmıştır. Giriş kısmı 18. Yüzyıldaki onarım sırasında değiştirilmiştir. Küçük bir kapıdan oldukça geniş bir mekâna, oradan da soyunmalık kısmına geçilmektedir. Soyunmalıktan sonra ılıklık ve sıcaklık bölümleri gelmektedir. Ilıklık kısmı kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri küçük bir kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık haç planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe, yanları da beşik tonozlarla örtülüdür. Sıcaklığı boydan boya külhan kısmı kesmektedir. Kesme ve moloz taşla tuğla karışımı hamamda, orta kubbeli bölüm ile yanlarda buraya açılan beşik tonozlu mekanlardan oluşmaktadır. Köşelerde ise giriş ve ılıklığa geçişi sağlayan küçük kubbeli bölümler yer alır. Ortada beşik tonoz, yanlarda kubbeli bölümlerin oluşturduğu ılıklıktan, soyunmalıkla aynı plandaki sıcaklığa geçilir. Sıcaklığın beşik tonozlu mekanına açılan külhan, yapı boyunca uzanmaktadır.

Yeni Hamam:

Tunceli ili Çemişgezek ilçesinde bulunan bu hamam kitabesinden öğrenildiğine göre, Bayramoğlu Hacı Hüseyin tarafından 1701– 1702 yıllarında yaptırılmıştır. Kesme ve moloz taştan, doğubatı doğrultusunda dikdörtgen plan üzerine inşa edilen hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Plan olarak Eski Hamam’a benzemektedir. Eski Hamam onarımlar nedeniyle özelliğini büyük ölçüde yitirmiş olmasına rağmen, Yeni Hamam özgünlüğünü korumuştur. Giriş kapısının yan yüzlerinde Güneydoğu Anadolu’nun karakteristik taş işçiliği ile karşılaşılmaktadır. Yuvarlak kemerli bir eyvan içerisindeki girişten sonra üzeri kubbeli soğukluk kısmına geçilmektedir. 1970’li yıllara kadar faal durumda olan ılıklık ve sıcaklık bölümleri kubbelidir.

Tahar (Yusuf Ziya Paşa) Köprüsü:

Çemişgezek’e 3 kilometre uzaklıkta bulunan Tahar Çayı üzerindedir. Halk arasında Aşağı Köprü olarak da tanınmaktadır. Köprü, tümüyle taştan ve tek sivri kemerden oluşmaktadır. Üzerindeki kitabeden 1807 yılında Yusuf Ziya Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle Yusuf Ziya Paşa Köprüsü olarak da bilinmektedir. Köprünün yapılış amacı, ova köyleriyle bağlantıyı sağlamaktır. Kaynaklara göre Tahar Köprüsü, 1856’da Diyarbakır Valisi Akif Paşa tarafından onarılmıştır. Batı ve güney cephelerde bulunan kitabelere göre 1906’da tekrar onarılan Köprü, 55 metre uzunluğa, 9 metre yüksekliğe ve 4.3 metre genişliğe sahiptir.  Köprünün her iki tarafında 70 cm. yüksekliğinde korkuluklar bulunmaktadır. Köprünün dört işaret taşından birine kavak ağacı motifi işlenmiştir. Mamuret’ül Aziz Salnameside (h.1307 m.1891–1892) köprü ile ilgili şu bilgiler vermektedir: “Kasabanın pişgahında cereyan eden doğar nehri üzerinde iki adet kargir köprü mevcut olup kemer formu sivridir. Kemer uzunluğu ise 16 metredir. Su seviyesinden kilit taşına kadar olan yükseklik 9.2 metredir. Kesme taşlarla yapılan köprü iki profillidir. Köprübaşlarında dört tane kaba taş vardır ki birinin üzerinde bir vazodan çıkan üç servi motifi vardır. Onun için halk servili köprü de demektedir.” Günümüzde restore edilen köprü anıt niteliğinde korunmaktadır. Köprünün yakınına yapılan yeni köprü kullanılmaktadır.

Sivdin Köprüsü:

Çemişgezek’in Sivdin köyünde, Karar Deresi üzerinde kurulan iki köprüden biridir. Diğeri Levendik Köprüsüdür. Selçuklular tarzında sivri tek kemerlidir. Kenar ayakları, iki kıyıdaki kayalara oturtulmuştur. Yüksekliği 6.5 metre, üstten uzunluğuysa 18-20 metredir. Köprünün sivri kemeri, kesme taş ve diğer yerleri ise şekilsiz taşlardan yapılmıştır. Korkuluk duvarları moloz taştandır. Sivdin köprüsü, 12. ya da 13. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kitabesi yoktur. Yapının önemli bir özelliği de şanşenli Harput evlerinde olduğu gibi dışa taşan tahtalı zeminin, duvara ağaç direklerle tutturulmasıdır. Duruma bakılırsa köprünün üst geçit zeminini, ilave tahtalarla yanlara taşınarak genişletilmiştir.

Çeşmeler:

Baş Çeşme:

Çemişgezek ilçe merkezinde yer alan ve halen kullanılır vaziyette olan çeşmenin alınlıkta bulunan kitabesinden 1870 tarihinde Rüştü Efendi tarafından onarılmıştır. Ancak bu kadim çeşmenin kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir. Düzgün kesme taş ile yapılan çeşme, ilçe eşrafından Hacı Rüştü Efendinin taştan yapılmış evinin cami tarafındaki alt köşesine yerleştirilmiştir Çeşme, Süleymaniye Camiinin bahçe kapısının batı tarafına düşmektedir. Yaklaşık 3 metre yüksekliğinde ve 4 metre derinliğinde olan çeşmenin 4 adet kitabesi vardır. Dört blok taş üzerine yazılan kitabede neler yazıldığı henüz tespit edilememiştir. Üstü konut olan çeşmenin tonozuna, simetrik olarak yapılan evin kapısı da taştandır. Yuvarlak kemerli ve oldukça gösterişli olarak inşa edilmiştir. 100-150 senelik olabilecek çeşme, klasik bir Osmanlı yapısıdır. Tek farkı bir binanın yapısı ile iç içe olmasıdır. Lülesinden bu gün için şehir suyu akmaktadır.

Meydan Çeşmesi:

Çemişgezek’in Ulukale köyü meydanındadır. Kemerlerin biçimleri ve yapıdaki ayrıntılardan yola çıkılarak 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl başlarında yapıldığı sanılmaktadır. Kesme taştan oluşan yapı, küçük köşe sütunlarına oturan sivri kemerli eyvan biçimindedir. Çeşmenin kitabesi bulunmamaktadır. Bu nedenle yapım tarihi ve yapanı tam olarak bilinmemektedir. Aynı zamanda da eyvan şeklindeki bu çeşmenin yan duvarları kemerli nişlerle hareketli bir konuma getirilmiştir. Eyvan duvarı iki renkli kesme taştan yapılmıştır. Çeşme içerisinde iki maşrapa musluğu ve bir de yalak taşı bulunmaktadır.

Höyükler:

Pulur (Sakyol) Höyüğü:

Çemişgezek ilçesinde bulunan höyükte 1968 yılında yapılan kazılarda Tunç Çağı’na ait kalıntılara rastlanmıştır. Toplu evlerden meydana gelen höyükteki evler taş ve kerpiçten yapılmıştır. Dibeklere ve taş kabartmalara rastlanmıştır. İşlenmiş demir ve krom bulunmuş olup M.Ö. 3000 yıllarına ait olduğu anlaşılmıştır. Keban Barajı’nın yapılmasıyla birlikte sular altında kalan Pulur Höyüğü’nde çıkartılan 1064 adet tarihi yapıt, Elazığ’daki müzelerde sergilenmektedir.

Festivaller:

Çemişgezek Dut ve Peynir Festivali:

Çemişgezek, dutu ve peyniriyle tanınan bir ilçedir. 1998’den beri düzenlenen Dut ve Peynir Festivali ile hem bu ürünlerin tanıtımı yapılmaktadır hem de yöre insanının bir araya gelmesi sağlanarak, kaynaşmasına vesile olmaktadır. Festival dutların yetişmesine bağlı olarak, her yıl haziran ayı içinde düzenlenmektedir.