Nazımiye

Nazımiye Hakkında:

Nazımiye

Tunceli’nin diğer ilçelerine oranla daha yakın bir tarihe sahip olan Nazımiye M.Ö. 600-500 yıllarında Bizanslılar tarafından yerleşim merkezi haline getirilmiştir. 1876 yılında Kızılkilise adıyla ilçe yapılmıştır. İlçe Nazımiye adını, 7 Şubat 1911 yılında zamanın kaymakamı Mehmet Vehbi Bolat tarafından, padişahın yeni doğan torunu Nazım Efendi’nin adını yaşatmak amacıyla verilmiştir. İl olmasından sonra 1936’da Tunceli’ye bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. Tunceli’nin hem en küçük ve en dağlık ilçesi hem de en yakın ilçesi konumundadır. Denizden 1550 metre yüksekliktedir. Düzgün Baba Dağı (2097 m), Hamit Baba Dağı (2133 m) ve Bedir Dağı (2614 m), Nazımiye sınırları içindedir. Pülümür ve Peri çayları da Nazımiye sınırlarından geçmektedir. Dereova Çağlayanı, Nazımiye’nin 13 kilometre uzağındadır. Nazımiye’nin doğusunda Tunceli Merkez ve Bingöl, kuzeyinde Pülümür, güneyinde Mazgirt bulunmaktadır. Tunceli merkez, Pülümür ve Karakoçan ile karayolu ulaşımı bulunmaktadır.


Doğal Güzellikleri:

Düzgün Baba Dağı:

Nazımiye’ye yaklaşık 15 Km. mesafede bulunan Düzgün Baba Dağı, Tunceli Merkezi ile Nazımiye arasında bulunmaktadır. Yüksekliği 2.097 metre olarak belirlenen Düzgün Baba Dağı’nın tepesinde adına Çile (Çele) denilen bir de mağara bulunmaktadır. Rivayete göre dağa adını veren Düzgün Baba’nın annesinin ısrarı üzerine babası tarafından gönderilen insanlar, Düzgün Baba’ya bu mağarada rastlamışlardır. Önemli ziyaret yerlerinden biri olarak kabul edilen Düzgün Baba Dağı’na Tunceli tarafından gelenler Kıl Köyü; Nazımiye’den gelenler ise Günlüce ve Çevrecik köyleri üzerinden ulaşabilmektedirler.

Düzgün Baba Dağı


Dereova Şelalesi:

Gelin Pınarı olarak da bilinen Derova Şelalesi, Nazımiye’nin Dereova köyünde bulunmaktadır. Tunceli’ye 46 kilometre, Nazımiye’ye ise 11 kilometre uzaklıktadır. Dereova Şelalesinde sular 20 metre yükseklikten 3 ayrı kaynaktan ve çok bol miktarda dökülmektedir. Şelalenin suları, Dereova Deresi’ne karışarak, Pülümür Çayı ile birleşmektedir. Gelin Pınarı Efsanesi’nin de geçtiği yer olarak biline Şelale hem çevresine serinlik katmakta, hem de yaz ve kış aylarında çok etkileyici ve farklı bir manzara sunmaktadır. Şelale suları kışın donduğu için sarkıt ve dikitler oluşturmakta ve bu durum eşsiz bir manzara meydana getirmektedir. Şelalenin çevresi çok dik eğimli olup bodur meşe ormanları ile kaplıdır. Şelale ve çevresi doğal nitelikleriyle piknik, doğa yürüyüşü gibi günübirlik etkinlikler için önemli bir potansiyel taşımaktadır. Ancak ulaşımı zor, arazinin eğimi yüksektir. Özellikle dinlenme ve eğlenme tesisleri ve otopark için uygun alan bulunmamaktadır. Bu nedenle Dereova Şelalesi’nin turizm amaçlı olarak kullanılmamaktadır.

Dereova Şelalesi

Camiler:

Ahmet Şükrü Camii:

Nazımiye’nin Hürriyet Mahallesi’nde bulunan caminin yapım tarihi hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Koruma altına alınan Ahmet Şükrü Camii, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.


İnanç Merkezleri:

Düzgün Baba Ziyareti:

Şah Haydar, Kureyş olarak da tanınan Derviş Mahmud Hayrani’nin oğludur. Tunceli’nin Zeve yakınlarında bulunan hayvanlarına daha rahat bakmak için Zargovit Tepesi’ne bir ev yapar. Öyle ki, zemheri ayında bile keçileri gayet besilidir. Babası Derviş Mahmud Hayrani, böyle besili olması için oğlunun hayvanlara ne yedirdiğini merak eder. Merakını gidermek için Şah Haydar’ın bulunduğu Zargovit Tepesi’ne gider.

Düzgün Baba Ziyareti

Rivayet edilir ki, Şah Haydar’ın elindeki çubuğu değdirdiği meşe ağaçlarının hemencecik filizlendiğine şahit olur. Keçiler de filizlerden yiyerek beslenirler. Derviş Mahmud Hayrani, Şah Haydar’a görünmeden dönmek isterken, keçilerden biri, birkaç kez hapşırır.  Şah Haydar, hapşıran keçisine dönerek, “ne oldu, babam Derviş Mahmud’u mu gördün; niye hapşırıyorsun” diye sorar. Gayri ihtiyari arkasına döndüğünde, babasının kendisine görünmeden gitmek istediğini farkeder. Babasına bizzat adıyla hitap ettiğini duymuş olmasından ve babasına karşı mucize yaratmış olmasından mahcup olan Şah Haydar, Düzgün Baba Dağı’na kaçar ve burada yaşamaya başlar. Rivayet edilir ki, kaçarken ayağındaki kışın karda giyilen hediklerle birbirine uzaklığı yaklaşık 5 kilometre olan Zargovit’ten Düzgün Baba Tepesi’ne üç adımda gitmiştir. Bastığı yerde hediklerin taşlara bıraktığı izler hala durmaktadır. Annesi, eve gelmeyen Şah Haydar için endişelenir. Babasından oğlunun durumunu öğrenmesini ister. Derviş Mahmud Hayrani de, Şah Haydar’ın durumu hakkında bilgi getirmeleri için taliplerini gönderir. Talipler, Düzgün Baba Dağı’nın tepesinde Şah Haydar’ı görüp, pirlerine iyi haberle dönerler. Şah Haydar’ın durumunun iyi, işinin düzgün olduğunu; selam ve hürmetler gönderdiğini söylerler. Bu “işi düzgündür” sözü dilden dile dolaşır ve Şah Haydar’a Düzgün Baba denilmeye başlanır. O günden sonra 2.500 metre yükseklikteki bu dağa da Düzgün Baba Dağı denir. Dağ, o günden bu yana kutsal olarak bilinir. Çok sayıda insan tarafından ziyaret edilir; adaklar adanır, kurbanlar kesilir. Düzgün Baba Efsanesi yörede halen hâkim olan babaya saygının eskiden beri var olan bir geleneğin ifadesidir.

Düzgün Baba Ziyareti

Düzgün Baba Ziyareti


Kaplıcalar:

Harik (Aşağı Doluca) Kaplıcası:

Nazımiye ilçesi, Aşağı Doluca köyündedir. Nazımiye’ye uzaklığı 16 kilometredir. Etrafı küçük ağaçlardan oluşan ormanla çevrili Kaplıca, vadinin içindedir. Harik Kaplıcası’nın suyu da tek kaynaktan çıkmaktadır. Suyun akım değeri saniyede 2 litredir. Sıcaklığı, 39 derece, PH değeri 5.0’dır. Harik Kaplıcası’nda bir konaklama tesisi vardır. Kalsiyum sülfatlı ve sıcak sular grubundan olan kaplıca suyunun romatizmal hastalıklar, kırık-çıkık sekelleri ve kadın hastalıkları tedavisinde banyo olarak kullanılması uygun görülmektedir.